|
ISBN No: |
978-9944-89-880-5 |
|
Yayın No: |
GY/2010/2 |
Yayın Yeri: |
ANKARA |
Sayfa Sayısı: |
116 |
|
|
Küresel kapitalizm 2010 yılını maliyetlerini tahsil etme yılı olarak ilan etse de, emek cephesinin de karşı mücadele yılı olacağı görülmektedir. Ülkemizde TEKEL işçilerinin başlattığı direniş, kamu emekçilerinin iş bırakışı da bunun ilk adımı olarak değerlendirilmelidir. Emek örgütlerinin 2010 yılını mücadele yılı olarak örmesi gerekmektedir. Raporun PDF haline ulaşmak için tıklayınız Kredi kartınızla online ödeme yapmak istemiyorsanız veya sorun yaşıyorsanız banka havalesi veya eft yolu ile ödeme yapabilirsiniz. Ödeme Bilgileri İş Bankası Yenişehir Şubesi (4218) 5110 No‘lu Hesap (IBAN TR490006400000142180005110) Açıklama kısmına almak istediğiniz yayın/yayınların adını yazınız. Ödeme Tutarına 5 TL Kargo ücreti eklemeniz gerekmektedir. Ödeme yaptıktan sonra dekontu (0312) 417 38 18 No�lu faksa veya emo@emo.org.tr e-posta adresine gönderiniz.
Yaşadığımız krizin kapitalizmin krizi olduğunun altını çizmeliyiz. Kapitalist sistem doğasında krizleri barındırmaktadır. Küreselleşme süreci; kapitalist sistemle birlikte kapitalist sistemin krizlerinin de küreselleşmesini sağlamıştır. Yeni emperyalizm olarak nitelendirebileceğimiz küreselleşme sürecinde, kapitalist sistemin kâr için kural tanımazlığı ilkesi doğrultusunda sanal karlar, şişirilmiş balonlar yaratılmış, çokuluslu şirketlerin dünya yüzeyinde egemenlik kurdukları bir devir yaşanmıştır. Küresel krizle birlikte bu sanal karların eriyişini, şişirilmiş balonların patlayışını, üretime ve emeğe dayanmayan kağıttan kulelerin yıkılışını izledik. İnsanların sağlığı, eğitimi ve sosyal güvenliği için ayrılan kaynakları, tarıma yönelik sübvansiyonları çok bulan, deprem gibi sosyal âfetlerde bile kamu gücü yerine bireysel yardımlara umutların bağlandığı kapitalist sistem, birden bire devlet eliyle krizden çıkmanın yollarını aramaya başlamıştır. Toplumun genel yararı için yapılacak devlet müdahalelerine karşı çıkan kapitalist sistem, birkaç sermaye grubunun kurtarılması için devletlerin milyonlarca, milyarlarca dolarlık kaynak ayırmasını talep etmiş ve bunu sağlamıştır.
Ancak burada vahim olan nokta şudur ki, küresel krize yapılan kamu müdahalesiyle şirketler ve sermaye grupları kurtarılırken, bunun bedeli yine geniş halk yığınlarına ödettirilmek istenmektedir. Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) verilerine göre son krizle 20 milyon kişi işini kaybetmiştir. Dünyada işsiz kalan 20 milyon kişinin 1 milyonu Türkiye‘dedir. Türkiye İstatistik Kurumu‘nun (TÜİK) son açıkladığı verilere göre Haziran 2008‘de 2 milyon 296 bin olan işsiz sayısı, Eylül 2009‘da 3 milyon 395 bine yükselmiştir. EMO‘nun yaptığı araştırmaya katılan bir meslektaşımızın dediği gibi kriz öyle teğet geçmemekte, insanların bağrını delip geçmektedir.
Ne yazık ki ülkemizde mühendislerin istihdamına yönelik sağlıklı bir veri tabanı bulunmamakta, istihdam koşulları ve işsizlik oranlarına ilişkin kamunun planlama yapabileceği veriler de tutulmamaktadır.
Elektrik Mühendisleri Odası kamu tüzel kişiliğine haiz bir meslek örgütüdür. EMO‘nun amaçlarından birisi de günün koşullarına uygun olarak üyelerinin sorunlarını çözmek için çalışmak, mesleğin üye toplum ve ülke yararlarına göre uygulanması ve geliştirilmesi için gerekli çabaları sürdürmektir. Üyelerinin içinde bulunduğu sosyoekonomik durumun araştırılması ve yaşadığı sorunları gündeme getirmesi Oda‘nın temel sorumluluklarından biri olup, yaşanan küresel kriz sürecinden mühendislerin ayrı tutulmasına olanak yoktur. Nitekim TMMOB 40. Dönem Olağan Genel Kurulu‘nda alınan karar doğrultusunda EMO tarafından 2009 yılında ‘TMMOB Ücretli ve İşsiz Mühendis, Mimar ve Şehir Plancıları Kurultayı‘ da düzenlenmiştir.
Üniversite sınavlarında en yüksek puan alan öğrencilerden seçilerek, Türkiye koşullarında görece iyi bir eğitimle ve en az 4 yıllık eğitim sonrasında işgücüne dahil olan EMO‘ya üye elektrik, elektrik elektronik, elektronik, elektronik haberleşme, bilgisayar ve biyomedikal mühendislerinde işsizlik oranının yüzde 10‘a ulaşması gerçekten ürkütücüdür. Çoğunlukla iş bulan mühendislerin EMO‘ya üye oldukları dikkate alındığında bu oranın çok daha yüksek olduğu tahmin edilmektedir.
Ayrıca anket çalışmasının yapıldığı Mart-Haziran 2009 dönemi, henüz krizin yüksekokul mezunu işgücü üzerinde büyük ölçekli işsizlik etkisi yaratmadığı bir dönem olarak görünmektedir. TÜİK‘in son olarak açıkladığı Eylül 2009 hane halkı işgücü verilerine göre, Ocak-Haziran 2009 döneminde aylık işsizlik oranları yüzde 10,5-11,5 arasında değişmektedir. Ancak Temmuz 2009‘da yüksekokul mezunlarındaki işsizlik oranı yüzde 12,5‘e, Ağustos 2009‘da ise yüzde 14,2‘ye, Eylül 2009‘da ise yüzde 14,1‘e yükselmiştir.
Bu veriler her ay artan bir işsizlik durumuna işaret etmektedir. Yüksek okul mezunları arasında iş bulma olanağı daha yüksek olarak değerlendirilen elektrik, elektronik, elektrik-elektronik, elektronik haberleşme, bilgisayar ve biyomedikal mühendislerinin yalnızca EMO‘ya kayıtlı olanlari çinde işsizlik oranının TÜİK‘in yüksekokul mezunları için belirlediği işsizlik oranına denk gelmesi de ülkemizdeki genel işsizlik tablosu açısından ayrıca düşündürücüdür.
Ekonominin düzeltilmesi için en az yüzde 10‘luk büyümeye ihtiyaç olduğu söyleniyor. Ekonomi yıllık yüzde 5‘lik büyüme ile 4 yıl sonra ancak 4 yıl önceki seviyeyi yakalayabilecektir. Sermayenin geniş halk yığınları üzerinden oynadığı bir kumar olan bu krizin bedelini emekçiler işsizlik, açlık ve yoksulluk olarak ödemeye zorlanacaklardır. Mühendisler de bu geminin emekçileri arasındadır ve onlardan çok farklı koşullara sahip olmayacaklardır. Üniversiteli işsizlerin çoğaldığı bir memlekette mühendisler de bundan payını almaktadırlar. Yılda yaklaşık 5-6 bin civarında elektrik, elektronik, elektrik-elektronik, elektronik haberleşme ve bilgisayar mühendislikleri alanında yeni mezun verilmektedir. Kriz ortamı ne yazık ki yeni mezun meslektaşlarımızın iş bulma olanaklarını daha da düşürmüştür.
Kapitalist sistemin kendi dönemsel kurtuluşu için devlet müdahaleleri ile sermayeyi kurtarıcı çözümlere yöneldiğini belirtmiştim. Bu uygulamaların yarattığı ciddi bir ekonomik maliyet söz konusudur. Ne yazık ki 2010 yılı, küresel kapitalist sistem tarafından bu maliyetlerin toplumsal kesimlere yıkılmaya başlanacağı bir dönem olarak kurgulanmaktadır. Ülkemiz de bu yöne doğru yönelmiştir. 2010 yılı bütçesi tam da buna göre yapılandırılmıştır. Zaten 2010 yılına halk, yeni vergiler ve yeni zamlarla girmiştir. Elektrikten, ulaşıma pek çok temel ürüne yeni zamlar gelirken, bu zamların ekmek gibi temel gıda maddeleri dahil olmak üzere tüm ürünler üzerinde fiyat artışına neden olacağı açıktır. AKP hükümetleri, bugüne kadar var olan kamu varlıklarını özelleştirmeler yoluyla yandaş sermaye gruplarına devretmiştir. Odamız tarafından bazı dağıtım bölgelerinin devrinde Deniz Feneri eV davasıyla ilgili kişi ve şirketlerle bağlantılı ortaklıklar tespit edilmiştir. 2010 yılında da başta enerji alanı olmak üzere özelleştirmelere tam gaz devam edeceği anlaşılmaktadır. Oysa özelleştirmelerin sonucu meydandadır. Elektrik fiyatları özelleştirmeler ve serbest piyasa uygulamaları nedeniyle karaborsada fahiş düzeylerde belirlenmekte, dağıtım özelleştirmeleriyle de yeni zam baskıları yaratılmaktadır. Cumhuriyet tarihi boyunca elektrik talebinde en yüksek düşüşün yaşandığı 2009 yılında bile AKP Hükümeti, gerçek maliyetlerdeki azalışa rağmen elektrik fiyatlarına zam yapılmasını sağlamıştır.
Küresel kapitalizm 2010 yılını maliyetlerini tahsil etme yılı olarak ilan etse de, emek cephesinin de karşı mücadele yılı olacağı görülmektedir. Ülkemizde TEKEL işçilerinin başlattığı direniş, kamu emekçilerinin iş bırakışı da bunun ilk adımı olarak değerlendirilmelidir. Emek örgütlerinin 2010 yılını mücadele yılı olarak örmesi gerekmektedir. Bu amaçla bu raporun üyelerimize ve bu konuda araştırma yapan akademisyenlere bir veri olacağı inancındayız. Musa ÇEÇEN TMMOB-Elektrik Mühendisleri Odası 41.Dönem Yönetim Kurulu Başkanı
|