"... 1970‘lerde mühendis itibarının zirvesindeydi. Artık üretim kadar toplumun da rasyonalleşmesimühendislikten soruluyordu. Hem Sovyet hem de Amerikan hegemonyasının ideologları, sözbirliği etmişçesine, geleceklerinin anahtarlarını, teloslarının hakikatini ‘bilimsel-teknolojik devrim‘de görüyorlardı. ... Mühendis bu yolculuğun önderi gibi görünmenin yanı sıra, adeta erişilecek insanın prototipi gibi de hayal ediliyordu: İnsanla makinenin, tasarımla uygulamanın, bilimle tekniğin, emekle ürünün yek vücut olduğu bir güç. ... Ve mühendise yakıştırılan o zamanki iktidarın, onun üzerinde belki bir o kadar da tehdit barındırdığını ancak şimdi seziyoruz. Üretimin örgütlenmesinde Fordizmin dönüşüme uğradığı aradaki dönem, mühendisin ‘öncesindeki‘ ve ‘ötesindeki‘ kimi güçleri canlandırarak uyguladığı baskıyla onu da dönüşüme zorlamıştır."
|